Kuzey kutup yıldızında, ağaçlarda, karınca yuvalarında kuzeyin izi.

 

Peki ya hayatın pusulası?

​

Hayat yolunda aydınlığa doğru ilerlerken, oradan oraya savrulur dururuz. Gökyüzünde kara bulutlar, ardımızda sis, önümüzde keskin kayalıklarla dolu dimdik yokuşlar.. Var oluşu bir arada tutan titreşimin gücü içimizde. Yaralar alır, başlangıçlar yapar, bitişler yaşar, kendimize sözler veririz. Bazı olaylar hayatın içinde tekrar eder durur, anlayamayız. Bazense ‘neden ben?’ diye isyan ederiz. Şehrin ışıklarının altında amacımızın ilahi ışığa kavuşmak olduğunu unutur, aydınlığımızı çalmalarına göz yumarız. Öyle bir an gelir ki kendimizi esrime içinde bulur, ruhumuzdan karahindibalar uçururuz. Peki, tüm bunları neden yaşarız? Nereye gitmeli ve ne yapmalıyız? Benliğimiz bize neler söylüyor, cevaplar nerede saklı?

 

Cevap gökyüzünde… Spiritüelliğin ve bilimin içinde!

 

Astroloji içimizdeki tüm bu sorulara cevap veren, neden ve nasılı bizlere bilimsel veriler ile sunan, potansiyel kişiliğimizi ve yaşanması mümkün potansiyel olayları bizlere anlatan bir bilimdir. Cüzzi ve külli olarak iki çeşit irademiz vardır. Bazı seçimler ile kaderimize şekil verebilir bazense ileride başımıza gelebilecek olasılıkları kabullenir veya iyileştirmeye çalışırız. Yolun aksini seçtiğimizde meydana gelebilecek olayları da ruhsal DNA’mız olan doğum haritamız bizlere anlatır.

 

Yani astroloji; irademiz doğrultusunda yaşamımızda değiştirebileceklerimizi ve yaşamamız gereken kaderi yani asla değiştiremeyeceklerimizi bizlere göstererek, olayları kabullenmemizi ve yaralarımızı daha hafif atlatarak olgunlaşmamızı sağlar.

 

Evrende hiçbir enerji yok olmaz, karma ile bizlere döner. Bazen de dharma bizler oluruz. 

 

Farkındalığımız yükseldikçe ışığa bir adım daha yaklaşırız. Böylece; ruhumuz, kalbimiz, aklımız daha güçlü; daha kendinden emin ve hafif, kendi yolumuzda, altımızda dönerken dünya, manzaranın keyfini çıkartırız.

 

Gökyüzü ruhumuza eş!